Kingdom of Heaven / Cennetin Krallığı
Kingdom of Heaven / Cennetin Krallığı
Tür:Aksiyon
Yıl:2005
Açıklama:Düşmanlarınıza korkmadan karşı durun. Ölümünüze sebep olsa da doğruyu söyleyin. Güçsüz olanı koruyun ve yanlış yapmayın. Bu sizin yemininizdir...
Yönetmen Ridley Scott destansı hikaye anlatım tarzı ile ve Gladiator, Blade Runner ve Black Hawk Down filmleri ile kendisine hayran kitlesi yaratan ender yönetmenlerden biri. KINGDOM OF HEAVENda dünyaya yeni şeklini veren ve Avrupa ile Doğu arasında 200 yıl süren Haçlı Seferlerini konu ediyor. Hikaye genç bir Fransız köylüsünün kaderinin bir şövalye olduğunda nasıl değiştiğini ve bir kahramanın başka insanların kaderlerini de nasıl değiştirdiğini anlatıyor.
Orlando Bloom filmde Balian adında bir demirci ustasını canlandırıyor. Ailesini ve inancını kaybeden acılı bir baba... Dini savaş uzak ve kutsal topraklarda devam etmekte onu ve kaderini ise büyük bir drama doğru yönlendirmektedir. Kaderi Balianın büyük bir şövalye olmasını sağlayacaktır. Ibelinli Godfrey (Liam Neeson) Doğuda savaştığı Haçlı Seferlerinden vatanı Fransaya dönmüştür. Balianın babası olduğu ortaya çıkınca, Godfrey gerçek şövalyeliğin ne olduğu hakkında oğlunu yetiştirecek ve onu kıtalararası destansı bir yolculuğa çıkaracaktır.
Jerusalemde o günlerde 2inci ve 3üncü Haçlı Seferleri arasında kırılgan ve her an sonlanabilecek bir ateşkes ilan edilmiştir. Kudüs Kralı IV Baldwin (Edward Norton) barışa ve halkına bağlılık yemini etmiştir. Ibelinin ölmeden önce kılıcını ve yeminini teslim ettiği oğlu tıpkı babası gibi Kudüsü her tür kötülükten korumak için yola çıkmıştır. Ölüme çok yaklaştıkları bir deniz kazasına rağmen güçlükle ulaştıkları Kutsal Şehirde Balian kılıç maharetleri sayesinde kendine kısa sürede bir ün yapar ve bu arada Kralın kızkardeşi güzel Sybilla (Eva Green)nın saygı ve hayranlığını da kazanır. Ancak Balian kendine düşman da kazanmıştır... Özellikle Sybillanın kocası, Templar Şövalyelerinin küstah lideri Guy de Lusignanın ve kralın danışmanı Tiberiasın (Jeremy Irons) düşmanlığını. Balian kılıcını alır ve tarihe adım atar.
Ridley Scotttan modern bir destan... Kingdom of Heaven, idealleri uğruna savaşan bir şövalyenin gözünden dünya tarihinin çok önemli bir dönemini kapsayan Haçlı Seferlerini anlatıyor. Tarihsel olayları bir insanlık dramının fonu olarak kullanan Scott, Oscar Ödülünü de Gladiator filmiyle bu tarz kurgusunu kullanarak kazanmıştı. Ödüllü yönetmen bu kez eski çağların mistik şövalye ruhunu bin yıl önce Müslümanlar ve Hristiyanlar arasında yaşanan bir döneme giydirerek günümüzdeki yankılarına ulaşmaya çalışıyor. Scott ile birlikte çalışmaya başlayan senarist William Monahan 3üncü Haçlı Seferleri öncesi Kudüsü anlatan hikayesinde Kutsal toprakların Avrupalı şövalyeler tarafından yönetildiği günleri tekrar gözler önüne seriyor.Hikayenin merkezinde Balianlı Ibelin adında kahraman bir şövalye var ve Kudüsteki Hristiyanları Selahaddin adındaki müslüman komutanın saldırılarına karşı korumaya ve barışa yönlendirmeye yemin ediyor. Kingdom of Heavenda son yılların genç yıldızlarından Orlando Bloom (The Lord of the Rings trilogy) Balianı, Liam Neeson (Schindlers List, Gangs of New York) ona kılıcını ve yaşam amacını miras bırakan babası Godfreyi , Oscar Ödüllü oyuncu Jeremy Irons (Reversal of Fortune) Tiberiası canlandırıyor. Filmde ayrıca David Thewlis (Harry Potter and the Prisoner of Azkaban), Brendan Gleeson (Troy), Eva Green (The Dreamers), Marton Csokas (The Bourne Supremacy) Ghassan Massoud (Haytham Hakkys Memories of the Forthcoming Age) başrolleri paylaşıyor. Filmin yapım amirleri iki kez Oscar Ödülü almış olan Branko Lustig (Gladiator, Schindlers List), Lisa Ellzey (In Her Shoes), ve Terry Needham( Black Hawk Down , Gladiator). Filmin kamera arkasında yönetmenin daha önce de birlikte çalıştığı görüntü yönetmeni John Mathieson, B.S.C. ( Gladiator), yapım tasarımcı Arthur Max (Academy Award winner, Gladiator), kurgu Dody Dorn, A.C.E. (Matchstick Men), kostüm tasarımcı Janty Yates (Gladiator), ve kompozitör Harry Gregson-Williams (Man on Fire) var. Görsel ve artistik özelliklerinin yanında filmde ünlü yönetmen, oldukça karmaşık bir kahramanlık örgüsü ve inanılmaz detaylı ve dikkatli bir dönem kurgusu yaratmayı başarmış. Yönetmen Ridley Scott daha önceki filmlerinde olduğu gibi bu filmde de beyaz perdeye bambaşka bir dünyayı taşıyarak bilim kurguyu yeniden keşfettiği Alienda ve eski Romayı tekrar canlandırdığı Gladiatorde olduğu gibi bu filmde de dünya tarihini değiştiren çağa seyirciyi geri götürmeyi başarmış. Her zaman Ortaçağa ve şövalyelere ait bir film yapmak istemiştim. Özellikle de Haçlı Seferlerine ait, diyor Scott. Tarihsel olarak bir şövalyeler kovboylara ya da polislere benzerler. Zamanlarının kültürünü ve yaşamsal özelliklerini taşırlar ve o döneme ait bir hikaye anlatmak isterseniz kullanacağınız kahraman için muhteşem özelliklere sahiplerdir. Hem kahraman hem de trajediye uğramış halktan biri olma potansiyelleri vardır. En önemlisi doğruluk, sadakat ve şövalye ruhu bi kahramanda bulmak isteyeceğiniz en muhteşem elementlerdir. Senarist Monahan Jerusalemin kralları hakkındaki senaryoyu Scotta öneren kişi olmuş. Önerdiği dönem Kral Baldwin IV ve Selahaddin Eyyubi dönemidir. Bu zaman diliminde Avrupalı şövalyeler birer kurtarıcı ve savunmacı olarak Kudüse yola çıkmışlardır. Filmi beyaz perdeye aktarırken tüm ekip döneme ait yazmalar, resimler konusunda bir çok ülkede derin bir araştırma gerçekleştirmişler. Kostüm tasarımcı Janty Yates döneme ait kostümleri ve tüm materyali Batı ve Doğuda yapılan araştırmalarda elde ettikleri detayları gözönünde bulundurarak hazırlamış. Yates yaklaşık olarak 15,000 kostüm hazırlayarak kırılması güç bir rekora da imza atmış. Jerusalemin iç mekanları İspanyada çekilmiş. İlk çekimler İspanyada 436 kişilik bir ekip tarafından başlatılmış. Ridley Scott, daha önceki filmlerinde de birlikte çalıştığı yapım tasarımcı Arthur Max ile 12inci yüzyıl Kudüs şehrini Atlas Film Stüdyolarında tekrar yaratmış. Şehri çevreleyen surlar için toplam 6 000 ton çamur ve alçı kullanılmış ve 28 000 metrekare duvar hazırlanmış. Filmin müzikleri için Abbey Road stüdyolarında Gregson-Williams yapılan kayıtlarda 123 Bach koristinin yanında bir grup Türk müzisyen de katılmıştır. Ülkemizde uzun yıllardır yaptıkları müzik ile tanınan Kardeş Türküler için Williams şunları söylüyor Aramıza İstanbulda katılan Türk müzisyenler yaptığımız tema müziğine bambaşka bir ses ve inanılmaz bir youm kattılar... OluşturduKları hissiyat orkestranın kalbinde bir okyanusun çırpınışıydı...
Cennetin Kralları 1097de Papaya bağlı Katolik Hıristiyanlar zenginlik, toprak, şan ve güç kazanma hırsı ve din adamlarının propagandaları ile tahrik edilerek doğuya bir sefer başlatmışlardı. Hedef Müslümanların elindeki Kudüs ve civarını fethetmekti. O dönemde Avrupa ülkeleri arasında iç çatışmalar, fakirlik ve muazzam bir dini baskı vardı. Doğunun efsanevi zenginliği ise gözlerini kamaştırmıştı. Sokaklarda din adamları Infidelleri (inançsızları) öldürmek günah değildir, size cennetin kapılarını açar! diye vaazlar veriyorlardı. Toplumun dikkatini böyle bir hedefe yöneltmek tabii ki Avrupalı kral ve derebeylerinin işine geliyordu. O sırada Bizans İmparatoru Aleksios Komnenostur. Papa nasıl Katolik Hıristiyanların lideri ise ve Papanın bulunduğu kent Katolikliğin başkenti ise Konstantinopolis (İstanbul) da Ortodoks Hıristiyanları ve diğer birçok doğu Hıristiyanları olarak bilinen mezhebin başkentiydi. Ama Bizans İmparatorluğu eskisi kadar güçlü değildi. Orta Asyadan göç etmiş birçok Türkmen kabilesi, Türk Beylikleri Anadolunun büyük bir bölümünü ele geçirmişti ve Selçuk İmparatorluğu Anadoluya yayılıyordu. Ayrıca Bizans ordusunda bile çok fazla Türk, paralı asker olarak görev yapıyordu. O sıralarda Selçukluların başında Süleyman Şahın oğlu Kılıçarslan vardı. Başkenti ise İznikti. Kılıçarslan önce İzniki ele geçirmek isteyen Haçlıları durdurdu. Daha sonra onları bozguna uğrattı. Bir yıl sonra Haçlılar yeniden geldiğinde o da Malatyayı kuşatmış olan Danişment adlı başka bir Türk Beyinin rakibi olarak Malatyaya ilerlemekte idi. Gelen haber kötü idi. Bu kez Haçlılar daha düzenli bir orduyla gelmiş, Bizanstan da yardım almışlardı. İznik kuşatılmıştı. Kılıçarslan Danişment ile anlaşıp geri döndü ama artık çok geçti. İznik düştü. Haçlılar yürüyüşe devam ettiler. Kılıçarslan onları Eskişehir civarında pusuya düşürmeye çalıştı. Ancak okçuların oklarına karşı şövalye zırhları beklenmedik bir müdafaa oluşturmuştu. Kılıçarslan, ordusunun tamamını kırdırmadan Konyaya doğru geri çekilmek zorunda kaldı. Dört yıl sürecek bir hazırlık dönemine doğru uzaklaştı. Haçlılar Antakyaya gelene kadar hiçbir zorluk çekmediler. Antakyanın başında bir Müslüman Bey Yağısıyan vardı. Yardım alabileceği Halep Hükümdarı ile Şam Hükümdarı ne yazık ki o dönemde Suriyedeki iç siyasi çatışmalar yüzünden Antakyaya bir türlü yardım edemediler. Hatta en sonunda Musul Beyi Atabey Kürboğa da yardım etmeyince Antakyada düştü. Artık Haçlıların Kudüse gitmelerini önleyecek hiçbir kuvvet kalmamıştı. Sene 1098... Üç semavi din için de en kutsal sayılan yer Kudüs, kanlı savaşlar ve katliamlardan sonra Haçlıların eline geçti... Aradan 76 yıl geçmiştir ve bu dönemde Kudüs o civardaki bir Hıristiyan devletin başşehri olmuştur. Bu krallıkta Müslümanlarla devamlı savaşmak isteyen gruplar olduğu gibi ilişkileri dostça ve sulh anlaşmaları doğrultusunda yürütmeye çalışan liderler de oldu. 11 Temmuz 1174 de Frank Kralı Amaury dizanteriden öldü ve oğlu 13 yaşındaki IV. Baudouin tahta geçti. Ne yazık ki bu Kral çok küçük yaşlarda cüzzam hastalığına yakalanmıştı. Ama her şeye rağmen bu cüzzamlı Kral döneminde Müslüman ve Hıristiyanların çok uyumlu yaşadıklarını yazıyor tarihçiler... Sizlere bu tarihi bilgileri aktarmamın nedeni Oscarlı yönetmen Ridley Scottun 6 Mayısta tüm dünya sinemaları ile birlikte gösterime girecek Kingdom Of Heaven Cennetin Krallığı adlı gerçek tarihten alınan olaylara dayanarak çektiği filmin öyküsü ve geçtiği yerlerle ilgili biraz bilgi verebilmekti. Evet film 1180-86 yılları arasındaki dönemde geçiyor. O dönemde Kudüste IV. Baudouin Müslümanlarla oldukça uyumlu bir ilişki sürdürüyordu. Cüzzamı ilerlemişti ve dökülen etleri gözükmesin diye devamlı demir bir maske ile dolaşmakta idi.
Anadoluda 1. Kılıçarslanın oğlu 2. Kılıçarslan Myriokephalonda (Sandıklı)1176 da Bizans İmparatoru Manuelin güçlü ordusunu bozguna uğratmıştı... Yani durum sakindi... Avrupada ise dinsizlere ölüm sloganları ile tahrik edilen fakir halk, şövalyeler ve askerler, haç seferi yapmak, zengin ünlü ve toprak sahibi olmak için hala Kudüse akın akın ulaşmaya çalışıyorlardı. Ama bu kez Anadoludan geçmek yerine deniz yolu tercih ediliyordu. Öldürmeye geliyorlardı... Yok etmeye, kan dökmeye ve bu yolla cenneti hak edeceklerine inanmışlardı... Cüzzamlı Kralın yardımcıları arasında savaş meraklısı yüksek rütbeliler ve prensler de vardı. Bunların arasında özellikle Kralın kızkardeşi ile evli olan Guy De Lusighan ve onun yardakçıları arasında da Prens Arnat da vardı... İşte bu sırada ülkesinde genç karısını, küçük çocuğunu kaybetmiş Balian Dlbelin babası Godfrey ile birlikte, belki huzur bulmak için Kudüse doğru yola çıkmıştır. Yolda bir çatışmada Balianın babası ağır yaralanır, ölmeden de oğlunu şövalye ilan eder. Artık o verdiği sözü tutacak, hiçbir tehlikeden korkmayacak, sonunda ölümüne bile sebep olsa da daima doğruyu söyleyecek, muhtaçlara yardım edecek ve yanlış yapmayacaktır. Çünkü o artık şövalye yemini etmiştir. O sıralarda Mısırda Memluk hükümdarı Nureddinin erken ölümü üzerine oğlu Es Salihin çok küçük olması nedeni ile ona bağlı komutanlarından Kürt kökenli Selahaddin başa geçti. Daha sonra da kendisini Mısır ve Suriye Meliği ilan etti. O dönemde Hassan Sabbahın kurduğu Haşhaşinler gizli tarikatı paralı ve siyasi cinayetlerine devam ediyorlardı. Ve Selahaddinde bu suikastçilerin saldırısından iki defa 1175 ve 1176 yıllarında kıl payı hayatını kurtarabilmişti. Tarihte Selahaddin Eyyubi olarak bilinen bu Mısır Sultanı, öfkesini kontrol edebilen, sözünden dönmeyen, her ortamda ruhsal yüceliğini muhafaza etmesini bilen, tevazu sahibi ve affetmeyi bilen bir insandır. En büyük hedefi Hıristiyanları kutsal topraklardan uzaklaştırmak ve Kudüsü ele geçirmek olmasına rağmen, cüzzamlı krala verdiği sözleri tutmakta ve sulh anlaşmasını bozmamaya çalışmaktadır... Hem de Arnat ve Renoud gibi kötü niyetli Hıristiyanların çıkardıkları anlamsız çatışmalara rağmen... İşte filmimizin öyküsü bu ortamda geçmektedir. Balian Kudüste ünlenir ve hem Müslümanların hem de Hıristiyan şövalyelerin çok sevdiği bir lider olur. Bu arada kralın kızkardeşi ile bir tesadüf eseri tanışır ve birbirlerine aşık olurlar. .. Kral kızkardeşinin kocası Guydan kurtulmak için onu azledip öldürtürse kızkardeşi ile evlenip evlenmeyeceğini Baliana sorar. Cevap kesin reddir... Balian böyle bir vicdani yüke girmeyi asla kabul etmez. Ancak kral ölür. Guy yeni kral olur. Anlaşmaya rağmen Müslümanları katletmeye, köyleri basmaya başlar, niyeti savaş çıkartmaktır... Ve savaş çıkar. Selahattinin ordusu onu ve askerlerini çölde beklemektedir.
Guy ve Arnat şehrin korunmasını Baliana bırakıp çöldeki bu ölüm tuzağına doğru uzaklaşırlar. Bir süre sonra şehri korumaya çalışan Balian ile o dönemin en güçlü ordusuna sahip Selahaddin Eyyübi Kudüsün dokuz gün boyunca hırpalanan surları önünde ve kanlar içinde yatan ölüler arasında karşı karşıya geleceklerdir... Balian bu güçlü Sultanın karşısında kadın ve çocukları ölmekten kurtarabilecek midir? 1186 yılında Kudüs tekrar Müslümanların eline geçerken üç dinin kutsal yapıları zarar görecek midir? Film bu iki güçlü karakterin öyküsünü anlatırken, birçok Hıristiyan şövalyenin Kudüs macerasından farklı deneyimlerle döndüğüne şahit olacağız, çünkü onlar, savaşmaya geldiler, barışı buldular, öldürmeye geldiler, yaşatmayı öğrendiler, Hıristiyan olmayanları dinsiz sanıyorlardı, tüm dinlere saygılı olmayı öğrendiler ve en önemlisi nefret dolu geldiler, sevmeyi öğrendiler, kendileri için almaya geldiler, fedakarlığın ve vermenin mutluluğunu öğrendiler...
Ama hepsi mi, hayır... Sadece Cennetin Krallığının dünya yüzünde de değil akıllarda ve gönüllerde olduğunu anlayanlar... Haçlı Seferleri, milyonlarca insanın ölümüne, çeşitli felaketlere sebep oldu ama aynı zamanda doğudaki ışığı batıya taşıdı. Haçlı Seferlerinin orta çağın karanlığına, dinin aşırı baskısına karş