Okul
Okul
Tür:Komedi, Korku
Yıl:2004
Açıklama:Türkiye’nin ilk fantastik korku dizisi ‘Sır Dosyası’nın yaratıcılarından Taylan Biraderler, Türk sinemasının unuttuğu bir dala, korku sinemasına el atıyor ÖSS’ye hazırlanan bir grup gence dadanan hayaletin öyküsünü ele alan filmin konusu kısaca şöyle:
Okul dergisinin editörü Gökalp (Burak Altay) okulun ilk günlerinden itibaren okulun en güzel kızı Güldem’e (Nehir Erdoğan) aşıktır. Güldem için hikayeler yazan ve bu hikayeleri okulun çeşitli yerlerine bırakarak onun kalbini kazanmaya çalışan Gökalp bu amacına hiçbir zaman ulaşamaz ve birgün ardında gizemli bir mektup bırakarak intihar eder. Bir yıl sonra tam Gökalp’in ölüm yıldönümünde gizemli olaylar baş gösterir. Bu olaylardan sadece Güldem değil, Güldem’in etrafındakiler de etkilenmektedir. Erkek arkadaşı Ersin(Berk Hakman), en yakın arkadaşı Şebnem (Sinem Kobal), kankası Ceyda (Melisa Sözen), okul dergisinin editörü Umut (Barış Yıldız), kameralarla öğrencileri gözetleyen Vedat Bey (Ahmet Mümtaz Taylan) ve gaddar hoca Alparslan Bey (Ali Sunal) da tehdit altındadır. Bir süre sonra gerçek ortaya çıkar, Gökalp’in hayaleti, intiharına neden olan herkesten intikam almaktadır. Hem de ÖSS’ye haftalar kala!
Görüntü yönetmenliğini Soykut Turan’ın üstlendiği filmin iç çekimleri Kabataş Erkek Lisesi’nde dış çekimleri ise Vefa Lisesi’nde gerçekleştirildi. Filmdeki “yaratık” tasarımlarının bir kısmını ünlü çizer Galip Tekin üstlendi.
OKUL HAKKINDA
OKUL, GENÇ SİNEMANIN MİLADI OLACAK ! • Türk Sineması’nın bakir alanı ‘gençlik-gerilim türü’ Sinan Çetin ve Taylan Biraderler ortaklığında OKUL ile hayata döndü ! • OKUL öyküsü ile düşle gerçek arasında gizemli bir köprü kurarken, proje ile yönetmenlerinin düşlerini de gerçekleştirdi. Taylan Biraderler Kevin Moore ile OKUL projesi içinde tanışma fırsatı buldu.
Gerilimli, Nükteli Genç Bir ‘Love Story’: OKUL Sinan Çetin bu kez yapımcı olarak Türk Sineması’nda bir ilke imza attı. Plato Film çatısı altında ‘Sır Dosyası’nın yaratıcıları Taylan Biraderler ile biraraya gelen Çetin, Türk sinema tarihi içinde yapılmamış olana el attı ve ilk ‘korku-komedi’ gençlik filmini çekti- “OKUL”. Yaklaşık onaltı hafta süren bu macera aslında Taylan Biraderlerin, Doğu Yücel’in sinematografik gözünü farkına varmalarıyla başladı; tam da Plato Film’in bir okul öyküsünü hayata geçirmek için kolları sıvadığı bir dönemde... “Diziler bizim için bir antreman sahası. Esas hayalimiz sinema” diyordu 37 yaşındaki yönetmen Yağmur Taylan. Korku sinemasına özel bir ilgi duyan ikili OKUL ile hayallerini gerçekleştirdi. Bu hayalin gerçekleşmesi bir takım rastlantılarla oldu. “Bir sabah Plato Film’den çağırdılar bizi. Zaten daha önceden de Sinan Çetin’le görüşüyorduk, beraber bir film yapalım diyorduk ama bu konuda somut adımlar atamamıştık. Sonra o gün bize bir takım projeler gösterdiler. Bu projelerden biri de “Okul” başlığıyla açıklanıyordu. Bir okulda geçen korku hikayesi olarak tanımlanıyordu. Biz zaten Yağmur’la yıllardır düşünüyorduk kapalı bir ortamda, yatılı okulda geçen bir korku filmi yapmayı. Halloween çok etkilendiğimiz bir filmdi. Sonra işte o gün, ‘kim yazar bunun senaryosunu kim yazar’ dedik. Ben ‘Doğu Yücel diye biri varmış’ dedim. O sıralar Doğu Yücel’in kitabını okumamıştık ama kitabından ve üniversitede bir korku hikayesi yazdığından haberdardık. Bu muhabbet böyle kapandı, sonra tüm bu konuşmadan habersiz Doğu Yücel aradı bizi. Böyle inanılmaz rastlantılarla gelişti herşey” diye anlatıyor Durul Taylan projenin doğuşunu. Durul ve Yağmur Taylan, seyirciyi sadece korkutan ve geren bir korku filminden daha çok bir şeyler anlatmaya çalışan, Türkiye’nin kanayan yarası eğitime parmak basmak istiyorlardı. “Hepimiz lisede okuduk bu ülkede, başımıza neler geldiğini biliyoruz. Bunların artık Türkiye’de bir şekilde söylenmesi lazım. Çok tepki alacağımızı biliyoruz ama bunları söylemek zorundaydık. Eğer Türkiye’de paranız yoksa ve çocuklarınızı özel okullara gönderemiyorsanız Türkiye’deki eğitim sistemi rezalet. Bizim lisedeki hayallerimizle gerçek hayatta yaşadıklarımız arasında dağlar kadar fark var. Bu şimdi de devam ediyor. Ben psikiyatristim, Durul endüstri mühendisi, Doğu ise iktisatçı. Ama bir araya gelmiş film çekiyoruz” diyor Yağmur. Kardeşi de bu konunun altını çiziyor: “Şu üniversiteye giriş sistemini hala düzene sokamadılar. Yıllardır öğrenciler üzerinde deney yapmaya devam ediyorlar. Filmde buna da değindik”.
Tabii ki filmle ilgili en çok merak edilen şey, korku sinemasının gereklerini, yani görsel efektleri yabancı örnekleri kadar iyi yapılıp yapılmadığı. “Atmosfer olarak Amerikan filmleri kadar gergin bir atmosfer yakaladık mı? Teknik olarak onlarla yarışmamıza imkan yok. Ancak biz bu açığı filmin hikayesi ve anlatacağımız diğer şeylerle kapatacağımıza inanıyoruz. Efektleri çok iyi yapılmış ancak kuru gürültü filmlerden çok daha iyi oldu.Bu filmin evrensel bir film olduğuna inanıyoruz. Belki tahminimizden daha az bir etki yaratacak ama sinema tarihi açısından mutlaka bir yere oturacak bu film. İnsanlar bu filmden çıkınca tanımlanamaz duygular içinde filmi tarif edemeyecekler. Çünkü bu filmde başka bir şey var” diyor genç yönetmenler.
OKUL’da Taylan Biraderler seyirciye sadece korku duygusunu yaşatmıyorlar, en az korku kadar filmin verdiği bir aşk duygusu var. “Bu herşeyden önce bir aşk hikayesi. Korkunun hep içinde olduğu bir aşk hikayesi. Tür olarak çok değişik bir film.” diyor Durul Taylan.
Senarist Doğu Yücel ise OKUL macerasını şöyle özetliyor: Sinemayı edebiyattan daha çok sevdiğim bile söylenebilir. Öykülerimdeki olay örgüsünü kurarken de hep ‘Bu bir film olsa nasıl olur’ diye düşünmüşümdür. Okuyucularımdan gelen e-mailler de benim bir film senaryosu yazmam yönünde teşfik ediyordu. Bu e-mail trafiği artış gösterince, ben de ‘Neden olmasın’ diyerek bir yönetmene proje olarak götürmek istedim. Kim çekebilir diye düşündüm ve aklıma sadece bir isim geldi: Taylan Biraderler. ‘Sır Dosyası’ beni çok etkilemişti. Türkiye’de, henüz dizi sektörünün oluşmadığı bir dönemde böylesine başarılı bir iş yapan Taylan Biraderlerin projeyi anlayabileceklerini düşündüm ve onları aramaya koyuldum. Gazeteci olduğum halde televizyon veya sinema sektörüyle hiçbir alakam yoktu. Onları bulmam biraz zor oldu ama zamanlaması ilginçti. Onlar da tam o sırada beni arıyorlarmış! İlk buluştuğumuzda Yağmur’un ilk söylediği laf ‘Bu buluşmada paranormal bir şeyler var’ oldu. O anda bu iş oldu dedim içimden.” Bu buluşma Mart ayında oluyor. Durul, Yağmur ve Doğu, Plato Film’in desteğini alınca hemen senaryo aşamasına geçiyorlar. “Olayların bir lisede geçmesi fikri çok hoşuma gitti. Anlatmak istediğimiz birçok meseleyi hayatlarının dönüm noktasındaki gençleri göstererek daha iyi anlatabilirdik. Aldığımız bir diğer karar ise safkan bir korku filmi yerine türleri bir araya getiren bir film yapma yönünde oldu. Donnie Darko, Unbreakable, Dellamorte Dellamore, Şeytanın Avukatı gibi tek bir türde ısrar etmeyen filmleri seviyorduk. Bu yüzden içinde romantizm ve komedi öğelerinin olduğu bir korku senaryosu için kolları sıvadım. Ve tabii ki Türkiye’de herkesin farkında olduğu eğitim sistemine dikkati çekecektik. Herşeyden önce seyirciye çok farklı bir sinema keyfi verecek iyi bir hikaye anlatmak istedik.”
“OKUL” İLKLERİN FİLMİ: O BİR ‘MADE IN TURKEY!’ • İlk defa bir Türk uzun metraj yapımın soundtrack CD’si Türkiye’den önce yurtdışında piyasaya sürülüyor. Kevin Moore’un müziklerini yaptığı OKUL’un soundtrack albümü önce Avrupa ve Amerika’daki müzikseverlerle buluşacak. • OKUL ilk 5.1 surround ses sistemi ile çekilen yerli film. • OKUL ile ilk kez bir yerli yapımın cep telefonu oyunu piyasaya sürülüyor. • OKUL Mart’ta Avrupa’da; İngiltere, Fransa, Almanya, Danimarka, Avusturya, İsviçre, İtalya ve Hollanda olmak üzere 8 ülkede gösterime girecek. Türk sinemasında bugüne kadar hem korku, hem fantazi, hem de gençlik filmi öğelerini taşıyan bir yapımın olmadığı iddia ediliyordu eleştirmenlerce. Ancak Taylan Biraderler’in, ‘OKUL’da teen-slasher denilen ve daha çok “Nightmare in Elm Sokağı/Elm Sokağı’nda Kabus”, “Scream/Çığlık”, “Halloween/ Cadılar Bayramı”, gibi filmlerle bilinen türe yeni bir bakış açısı getirme çabası, bu iddiaları çürüteceğe benziyor. Ölüm korkusunu değil, kişilerin gizli kalmış korkularını merkezine alan “OKUL” bir ‘tür filmi’ olarak batılı örneklerinin içinde öyküsüyle, yorumuyla tamamen ‘made-in Turkey’!
“OKUL”un bir başarısı da, Hamdi Alkan, Emre Kınay, Ahmet Mümtaz Taylan, Raga Oktay ve Deniz Akkaya gibi isimleri, izleyiciye hiç de aşina olmadıkları bir açıdan gösteriyor olması. Hamdi Alkan’dan ciddi babacan bir Milli Eğitim müfettişi, Ali Sunal’dan gaddar ve sinsi matematikçi, Raga Oktay’dan filozof bekçi, Emre Kınay’dan molla din öğretmeni, Deniz Akkaya’dan felsefe öğretmeni ‘olur mu canım!’ demeyin. Çünkü ‘OKUL’da herkes bir başka... ‘OKUL’un oyuncu kadrosu oldukça genç. Televizyon izleyicilerinin yakından tanıdığı hatta genç kuşağın adlarına fan clublar kurduğu Nehir Erdoğan, Burak Altay, Berk Hakman, Cem Kılıç, Sinem Kobal, Melisa Sözen, Barış Yıldız, Caner Özyurtlu, Deniz Güngören oyunculuklarıyla dikkat çekiyor.
KAMERA ARKASI •
OKUL, TEKNİĞİ İLE HOLLYWOOD TARZI BİR SOLUK ALDIRIYOR ‘CINEMA TURK’E • ANİMASYON VE EFEKTLERDE PROFESYONEL KORKU • OKUL ile ilk kez Hollywood tarzı bir yaklaşım Türk Sineması’na girdi. 60 kişilik bir teknik ekibin çalıştığı sette intihar sahnelerinin çekimi için 70 metrelik bir iskele kuruldu, vinç, özel çekme halatları ve askılar kullanıldı. OKUL aynı zamanda Green Box yönteminin oldukça başarılı kullanıldığı bir yapım olarak da öne çıktı.
OKUL filmi öyküsü ve yorumuyla olduğu kadar, efektleri ile de ilkler listesine aday. Korku efektleri ve animasyonlarda son derece titiz bir çaba içine giren PLATO Film Hollywood tarzı bir yaklaşımla tamamen profesyonellerle çalıştı. Animasyonda Anima ile, masklar için Makyaj Stüdyosu’ndan Derya Ergün ile biraraya gelindi. İntihar sahneleri ise tamamen ilkler listesini kabartacak unsurlardan oluştu. Gökalp karakterinin (BurakAltay) intihar sahnesi için ilk kez özel iskeleler vinçler askı sistemleri kuruldu. Sinematografik illüzyonları yaratmada kullanılan üstüste bindirme yöntemini (chroma key) kullanan OKUL yerli yapımlar içinde klasik tutumlar dışına çıkarak sinemanın efektif olanaklarını da sonuna kadar kullandı. Oyuncuyu önce arkasından özel askılarla bağladıktan sonra çatıya vinçle çıkaran ekip, Gökalp kendini aşağı bırakırken onu yeşil bir perdenin önünde kadrajlıyor, daha sonra arkadaki yeşil fon (green box) yok ediliyor ve gerçek görüntüler bindiriliyor.
Filmde Burak karakterinin (Cem Kılıç) yanağına yapışan cep telefonu ise apayrı bir animasyon ve modelleme becerisi. Böceğin hareket edebilir 3 boyutlu kuklası ve yakın planlarda kullanmak üzere kukla-modeli üretildi. Galip Tekin’in hazırlamış olduğu eskizlerden yola çıkarak tasarlanan böceğin kuklasının önce plastirin modeli üretildi ve kalıbı alındı. Daha sonra polyester dökümü yapılan kukla-modelin uzaktan hareket ettirilmesini sağlayan bir mekanizma ile donatıldı. Film çekimi sırasında kukla-model ince çelik tellerden oluşan uzaktan kumanda düzeneği ile bir oynatıcı tarafından hareket ettirildi. Ayrıca yüze batma ve yüzü çizme efektleri için hareket edebilir böcek bacakları yine aynı yöntemle üretildi ve çekimlerde Derya Ergün’ün özel yüz makyajı desteğiyle kullanıldı. Telefonun böceğe dönüştüğü planlar için telefonun ve böceğin bilgisayar ortamında üç boyutlu modelleri üretilip anime edildi. Gerçek görüntü ile bilgisayar ortamında hazırlanan görüntülerin ışık ve renk ayarları yapılıp üstüste bindirildi. Tüm bu işlemlerin gerçekleşmesinde anima ekibinden altı kişi haftalarca çalıştı ve Burak’in kabusu o melun böcek ortaya çıktı.
OKUL, Hollywood sinemalarında görmeye alışkın olduğumuz korku efektlerinin Türk sinemasında da yapılabileceğini kanıtladı. Sinem Kobal’ın aynada gördüğü hayalet yansıması, ense kökünde bitiveren hilkat garibesi nasıl oluyor da; kanlı canlı bir korku unsuru haline dönüşüyor! Bunun için de Derya Ergün kendi makyaj atölyesinde yirmi günlük bir ön çalışma yaptı. Makyaj ustası Ergün dört aşamadan oluşan çalışmanın en önemli evresinin ön hazırlıkları içrdiğini belirtiyor. Bu safhada maskın oyuncunun yüzüne tam oturabilmesi için yüzünün kalıbının çıkartılıyor. Mask yüze ne kadar iyi oturursa gerçekçiliği de o oranda artıyor. İkinci aşamada, alınan kalıp pozitife çevrilip, kil ile maskeye form kazandırılıyor. Fırınlama aşamasında ise Amerika’dan getirtilen foam latex ile maske hazırlanıyor. En son aşamada ise maskenin yüzde uzun süre taşınabilmesi ve oyuncunun mimikleriyle bir bütünlük oluşturarak tüm kas hareketlerini senkronize bir biçimde dışarıya yansıtabilmesi hedefleniyor. Yüze yapıştırılan maske, etrafı sıfırlandıktan sonra üzerine özel boyalar ile makyaj yapılıyor veee... Güzelliğine düşkün, bir sivilce ile dünyası kararan Şebnem karakterinin (Sinem Kobal) o hilkat garibesi kabusu ortaya çıkıyor!
OKUL, SETİNİN HAYALETİ Mİ VARDI?
• OKUL ekibi filmin çekimi aşamasında garip olayların ve tesadüflerin ortasında buldu kendini. Çekimler son buldu ama ekip hala garip olayları konuşuyor. Her gerilim filmi ardından buna benzer hayalet öyküleri dolaşır etrafta, ancak; OKUL çekimlerinde meydana gelen olaylar pek azımsanacak cinsten değil. İlk olay dış mekan çekimlerinin yapıldığı Vefa Lisesi’nde meydana geliyor. Tüm gün kapalı ve yağışlı olan hava tüm ekibi umutsuzluğa düşürmüş durumda, güneş bekleyen ekip yağmurun azizliğine uğruyor, ancak o gün o çekimin yapılması da şart. Ekip tam toplanmak üzereyken; güneş açıyor. Çekim bitiyor ve garip bir şekilde yağmur yeniden başlıyor. Yetkili yapımcı Pınar Çetin o gün için “Bu ne ya! Biri bizimle dalga mı geçiyor bilmiyorum ama işe yaradı” diyor. İkinci olay daha ürpertici... Ekip elemanları o günü pek gülerek anımsayamıyor. Mekan yine Vefa Lisesi bu kez gece... Set kurulu, ekip telaş içinde artık son