Tür:Dram

Yıl:2003

Açıklama:Birinci Bölüm: “Bu adam kim ve benden neden bu kadar nefret ediyor?”

Karısı ve tatlı bebeği ile birlikte yaşayan Oh Dae-Su adında sıradan bir adam 1988’de bir gün evinin önünden kaçırılır. Sonra uyanır ve kendini özel yapılmış bir hücrede bulur. Durumunu anlamaya çalışırken TV’de haberleri izler ve sevgili karısının vahşi şekilde öldürüldüğünü görerek şok geçirir. Polis cinayet yerinde kanını bulduğu Dae-Su’dan şüphelenmektedir. Haberin şokundaki Dae-Su kolunu inceler ve bir iğne izi bulur. İntihar etmeyi dener, ama başarısız olur. Zaman geçtikçe başka insanların sorun yaşamasına ya da acı çekmesine neden olmuş davranışlarını yazmaya başlar. Kendi kendine söylenir “Çok fazla insana acı verdim ve eminim beni hapsedip karımı öldüren adam onlardan biri.” O zamandan itibaren kendisini hücrenin karanlığına alıştırıp beynine ve vücuduna idman yaptırır. Mutlu hayatını yok eden adamdan intikam alacağına yemin eder. Uzun mahkumiyetini belli etmek için vücudu dövmelerle kaplanır. Odaya uyku gazı sıkılır ve Dae-Su kendinden geçer.

İkinci Bölüm: 2003 Hapsedilmiş bir adam. “Seni hücreye neyin soktuğunu hatırla!”

Dae-Su kendine geldiğinde, para dolu bir cüzdan ve bir cep telefonu ile serbest kaldığını görür. Dae-Su bir Japon lokantasında yemek yerken yabancı bir adamdan telefon gelir ve bu adam ondan neden hapsedildiğini anlamasını ister. Adam telefonu kapattıktan sonra Dae-Su baygınlık geçirir ve ardından başka birinin evinde uyanır. Yemek yediği Japon lokantasındaki bir aşçı olan Mido adında genç bir kadının evidir burası. Dae-Su, Mido’ya 15 yıllık esaretini anlatır ve Mido içtenlikle ağlar. İntikamını alması için ona yardım sözü verir. Mido’nun yardımıyla Dae-Su, ona kin besleme ihtimali olan değişik insanları ziyaret eder ama çabaları boşa çıkar. Bir gün Evergreen lakabını kullanan bir adam internette Mido’ya ulaşır ve Dae-Su’ya selam söylemesini ister. Dae-Su sonunda hapsedildiği özel hücreyi bulur. Orada eline bir kaset geçer. Kasette sadece şu vardır: “Oh Dae-Su’nun 15 yıllık hapsi. Çok fazla konuşuyor…” Yeterince ipucu bulamayan Dae-Su, Evergreen adını kullanan adamın peşine düşer. Bu ipucu meyve verir ve onu kaçıranla yüz yüze gelir. Adam Dae-Su’ya, onu öldürürse neden hapsedildiğini asla öğrenemeyeceğini söyler. Ve bir oyun teklif eder. Eğer Dae-Su 5 gün içinde hapsedilmesinin gerçek nedenini bulursa adam intihar edecektir. Bulamazsa, Dae-su’ya yardım eden Mido’yu öldürecektir.

İzlenme ve dinlenme ihtimaline karşın Dae-Su ve Mido ucuz bir motele saklanırlar. Ve birlikte tutkulu bir gece geçirirler. Ertesi gün Evergreen adına dayanarak Evergreen lisesini ziyaret eder.

Üçüncü Bölüm: Unutulmuş bir geçmiş iki adam arasındaki sırrı ortaya çıkartıyor.

Dae-Su okul yıllığında onu kaçıran adamın fotoğrafını bulur. Adı Lee Woo-Jin’dir ve Lee Soo-Ah adında bir kız kardeşi vardır. Dae-Su sonunda Woo-Jin ile Soo-Ah’ı okulun deposunda sevişirken gördüğünü hatırlar. Sonra arkadaşlarına gördüklerini anlatmış ve olayı bütün okul öğrenmiştir. Soo-Ah dayanamayıp intihar etmiştir. Dae-Su, Woo-Jin’in evine gider ve hapsedilme nedenini öğrendiğini, kendini öldürmesini söyler. Ama Woo-Jin beklenmedik şekilde Dae-Su’ya bir paket verir. Korkuyla titreyerek paketi açar, Dae-Su ile Mido’nun gizli ilişkisi açığa çıkar…

Chan-Wook Park ile Filme Dair

Daha önceki çalışmanız “Bay İntikam İçin Sempati”de olduğu gibi bu filmde de dünyanın kaderci görünümünü görebiliyoruz.

Doğru. Basit kelimelerle buna kadercilik olarak bakabilirsiniz. Ama bence Kader kelimesinin anlamı çok daha geniş. Sistem ve sosyal yapı gibi. Ben toplumun insanlara aşıladığı “her insan kişisel yeteneği ve çabası ile her sorunu çözümleyebilir” anlayışından hoşlanmıyorum. Bence imkansız imkansızdır. Mesela benim durumuma bak. İlk filmim tamamen başarısız oldu. İkincisini yapma fırsatını bulmam bir mucizeydi. Ve daha sonra “Joint Security Area: JSA”yı yapabildim. Film işinden uzaklaştırılabilirdim de. Bu kaderdi. Derler ki bir şeyi çok arzularsan olurmuş. Bu çok saçma.

Bu yüzden mi bütün filmlerinde karakterlerinin kaderini kontrol eden büyük bir varlık var?

İhtiyar Delikanlı’da Yoo Ji-Tae bu rolü oynadı. Orijinal senaryoda Lee Won-Jin’in bir hipnozcudan öldükten sonra işlerle ilgilenmesini istediği bir sahne var. Eğer bu sahne kalsaydı üstün varlık rolü seyirci tarafından daha çok hissedilirdi. Mesela “Bay İntikam İçin Sempati”de karakterler davranışlarının kendi istekleri sonucu olduğuna inanıyorlar ama daha sonra öğreniyoruz ki her şey kaçınılmaz bir şey tarafından kontrol ediliyor. Dünyada rastlantı yoktur. İlk sahne çok etkileyiciydi. Filmi böyle açmak için özel bir neden var mı?

Hikayenin en dramatik anıyla başlayan bir film yapmak istiyordum. Mesela bir seks sahnesinin ortasında başlayabilirim veya bir dövüş sahnesinin ortasında. Başlangıç sahnesi en sevdiğim sahnelerden biri. Aktör Oh Gwang-Rock, intihar eden adam bu sahneyi yaratmakta çok yardımcı oldu. Onda özgür bir ruh ve gariplik var.

Niye daha önce olduğu gibi İhtiyar Delikanlı’da da konu olarak intikamı seçtin?

Eski efsanelerden modern hikayelere intikam yazarlar için en önemli konu. İlginç çünkü herkesin kalbinde var. Ve aynı zamanda şekillendirmesi güç olan bir tabu. Eğer “Bay İntikam İçin Sempati”de intikam sonunda herkese felaket getiren kötü bir şeyse, İhtiyar Delikanlı’da zihin sağlığı için iyi bir şey olarak görebiliriz. Dışarıdan bu iki filmde iki insanın arasındaki mücadele ve vahşi çember benzer görünebilir. Ama birbirlerinden tamamen farklılar. Brian De Palma’nın “İki Kız Kardeş” filmindeki iki kız kardeş gibi. Biri filmde intikamın sağlık için kötü olduğunu iddia ederken diğeri sağlık için iyi olabileceğinde ısrar ediyor. Ama söylemeliyim ki intikam İhtiyar Delikanlı’da sadece bir konu. Esas tema kurtuluş.