Suna: Düşlerin Sonbaharı
Suna: Düşlerin Sonbaharı
Tür:Dram
Açıklama:Yaz kalabalığının artık kalmadığı, emekli insanlar cenneti yazlık bir kasabada, sonbaharda, dört arkadaşın yıllar sonra ilk kez bir araya gelmelerinin hüzünlü, lirik öyküsü Suna, Sevgi, Erhan ve Selim 68 rüzgârının estiği yıllarda, İstanbulda Üniversitede öğrencileridirler ve çok yakın arkadaştırlar. 12 Mart darbesi herkesi bir yerlere savurur. Aynı kasabadan olan eczacı Suna ile avukat Erhan evlenirler Bu evlilik hiçbir zaman Sunanın içine sinmez. Mutsuzdur. Oysa her şeyi vardır. Ve işte sorun da buradadır. Bir çok kadının da yaşadığı gibi bu evlilik onun düşlediği evlilik değildir. Dışarıdan görüldüğünün aksine içeriden çökmüş, mutsuz bir evliliktir. Uzun süredir Almanyada yaşayan Sevginin ve yakın akrabası Selimin bir miras işi için kasabaya gelmeleriyle bu dört eski arkadaş birkaç günlüğüne yeniden bir araya gelirler. Issızlaşmış bu kasabada geçirilen günler kimi zaman coşku yüklüdür, kimi zaman da hüzün. Geçmişte kalan anıların burukluğu herkesi sarar Üniversite yıllarının düşlerinin, gelecek tasarılarının, ülkülerinin, aşklarının 12 Mart sonrası kasaba ortamında eriyip gitmesi. Yönetmen Engin Ayçanın Suna filmi üzerine söyledikleri: Filmde iç içe geçmiş birçok öyküden söz edilebilir: 68in düşleri, 12 Mart askeri darbesi, kasabanın insanı yutan atmosferi, bir kadının başarısız evliliği, gurbet Almanyası, hapisler, sürgünler, darbe yiyen aşklar, akşam kordon gezmeleri, zeytinlikler, denizin sesi, birlikte söylenen türküler Yaşam da aslında birçok kişi için iç içe öyküler değil mi? Kamera bu yaşamı, gözünü kırpmadan izler, ona tanıklık eder Film ayrıca Suna karakterinde bir kadın portresi çizer. Bu kadın özel bir kadın değildir. Toplumun bütün katlarında benzer duyguları yaşayan birçok kadın vardır