The Day After Tomorrow / Yarından Sonra
The Day After Tomorrow / Yarından Sonra
Tür:Aksiyon
Yıl:2004
Açıklama:Eğer küresel iklim değişiminin eşiğindeysek insanoğlu böyle bir afete hazır mı? The Day After Tomorrow için hazırlanın... Independence Day filminin yönetmeni Roland Emmerich'ten. Küresel ısınma bizi yeni bir buz çağına mı götürecek...?
Son Günlerde Yaşadığımız Global Değişimlere Örnekler
Dünya kayıtlı tarihinde en sıcak günlerini son on yılda yaşadı.
İspanya'da gökyüzünden 3 kilo 600 gramlık buz kütleleri düştü.
Mayıs ayında Amerika'da kayıtlı toplam 512 tornado tespit edildi.
Amerika'nın kuzey doğusunda kayıtlara geçen en soğuk günler yaşandı.
İsviçre 250 yıl boyunca yaşanan en sıcak haziran ayını geçirdi.
Antartika'dan Amerika'nın bir eyaleti büyüklüğünde bir buzul koptu.
Saatte 180 km. hızla esen bir kasırga güney pasifik kıyılarını kasıp kavurdu. Bu gelmiş geçmiş en büyük kasırgalardan biri olarak kayıtlara geçti.
Avustralya tarihindeki en kurak yılını yaşadı.
Doğu Çin'de son 72 yılda kaydedilen en fazla yağış gözlendi.
2000 yılında İsrail son 50 yıldır yaşamadığı kar yağışını yaşadı.
WWF-Türkiye: Doğal Hayatı Koruma Vakfı 10.000 yıl önce büyük bir fırtına dünyamızın çehresini değiştirdi. Bu tekrar olabilir mi? Yarından sonraki gün... Peki ya siz nerede olacaksınız? Independence Day filminin yönetmeninden The Day After Tomorrow 28 Mayıs'ta tüm dünyada sinemalarda.... Geri sayıma siz de katılın...
İklimbilimci jack Hall (Dennis Quaid) işte tüm bu soruları ve sonuçları araştırmaktadır. Hallun araştırmalarının sonucu gezegenin global ısınmanın sonucu farklı bir iklime ulaşacağınI gösteriyordu. Antarctica'da inclediği buz kütleleri bunun on bin yıl önce de olduğunu gösteriyordu. Ve şimdi o tüm yetkilileri bir an önce uyarmalı ve gereken önlemler alınmalıydı. Fakat yeterince erken davranamadı...
Hall Rhode Island büyüklüğünde bir buz kütlesinin Antartik buzullarından kopuşuna şait olur. Bu olayın ardından dünyanın her yerinden iklimle ilgili garip haberler gelmeye başlar. Tokyo'da greyfurt büyüklüğünde dolu yağar, Hawaii'de rekor sayılabilecek hızda bir fırtına esmeye başlar, Yeni Delhi'de kar yağmaya başlar, Los Angeles'da tornadolar çıkar. İskoçya'dan Hall'un meslekdaşı olan Professor Rapson (Ian Holm), Jack'in en büyük korkularının birer gerçek olduğunu onaylayan bir telefon açar. Son günlerde yaşanan iklimsel değişikliğin aslında global bir değişim olduğunu söyler. Eriyen buzlar okyanuslara olması gereknden fazla su biriktirmekte ve yerleşik iklimimizi değiştirmektedir. Global ısınma gezegenimizi yeni bir Buz Devri'ne sürüklemektedir. Ve tüm bu değişiklik tek bir büyük fırtına sonunda gerçekleşecektir. Jack Beyaz Sarayı bu büyük afete karşı uyarmaya çalışırken 17 yaşındaki oğlu Sam (Jake Gyllenhaal) ve bir kaç arkadaşı bir üniversite yarışı için hazırlanırken NewYork'ta tuzağa düşmüşlerdir. O ve arkadaşları Manhattan'da hızla düşen ısıya ve berbat bir sele karşı koymak zorunda kalırlar.Kaçan insanları Manhattan Kütüphanesine toplayıp kurtarmaya çalışırlarken Sam babasına telefonla ulaşmayı başarır. Jack'in sadece bir uyarı için vakti vardır: ne olursa olsun içerde kalın. Tüm dünya, iklimin getirdiği soğuk ölümden güneye doğru kaçarken Jack NewYork'ta kuzeye doğru oğlunu kurtarmak için yola düşmüştür. Fakat Jack bile tam olarak ne ile karşılaşacağını bilmemektedir. INDEPENDENCE DAY filminde Roland Emmerich dünyayı uzaylıların istilası ile başbaşa bırakmıştı. THE DAY AFTER TOMORROW'da ise bu kez düşman çok daha tehlikelidir: doğanın ta kendisi... Filmin yapımcı Mark Gordon film için şunları söylüyor: Hayatta kalmaya, kahramanlığa dair durdurak bilmeyen görülmeye değer görsel efektlerle bezeli epik bir aksiyon hikayesi. Bu film tam olarak izleyicinin Roland Emmerich'ten beklediği tadda ve kalitede bir film oldu. Emmerichin sinemaya bakışı ve tarzı asla insan ögesini yok eden aksiyon efektleri ile bütünleşmiş değildir. Efektler ne kadar büyük olursa olsun yönettiği film hala drama özelliğni korumaktadır. Dennis Quaid ve Jake Gyllenhaal tarafından canlandırılan baba ve oğul karakterleri bir yandan karmaşık ve çatışmalı diğer yandan birbirilerine sevgi ile bağlılardır. Onları doğaya ve onun inanılmaz gücüne karşı koyabilecek kadar heyecanlı ve güçlü kılan da işte bu duygulardır. Senaryo ortağı Jeffrey Nachmanoff film için şunları söylüyor: Bu esas olarak sırdan insanların yaşadığı sıradışı bir drama . Ekolojik bir felakette hayatta kalmaya çalışan bir aileyi anlatıyor. Ailenin her ferdi bu acil duruma karşı koymalıydı. Genç. Bir adam bir lider oluyor, işkolik babası ise oğlunu kurtarmak için herşeyini riske atıyordu. Anne ise küçük oğlunu kurtarmak için kendi hayatından vazgeçiyordu. Bu gerçek sevgiye ait bir hikaye idi. Diğer yandan da doğayı daha fazla öfkelendirirsek başımıza neler gelebileceğini anlatan bir hikaye... Twentieth Century Foxun 1996 yılında vizyona çıkardığı INDEPENDENCE DAY katıksız bir bilim kurguydu. Konusunu tamamen yıllardır korkulan uzaylıların istilasından alıyordu. Fakat THE DAY AFTER TOMORROW ise gezegenimizin gerçek durumu ile ilgili bir senaryo ile karşımıza çıkıyor. Zaman dilimi olarak buz devrinin tekrar ortaya çıkabileceği dönemi seçtik. Teorik olarak global ısınmanın nelere sebebiyet verebileceğini tam olarak kimse bilmiyor. Atmosferdeki karbondioksit oranının bu denli artıyor olması bilim adamalarına göre gezegenin bu güne kadar yaşadığı en önemli ve kontrol edilemez tehlikeyi oluşturuyor." Diyor Mark Gordon. İronik bir şekilde filmin çekimleri sırasında dünyada görünen garip hava koşulları ve bunların sonucu olan gelişmeler ise bu gerçekle bir kez daha yüzleşmemizi sağlıyor. Haziran 2002, yapım öncesi aşamasında Çin'in orta bölgelerinde ölümcül bir dolu fırtınası ortaya çıktı. Dolu tanelerinin her biri yumurta büyüklüğündeydi ve 25 kişinin ölümüne sayısız insanın da yaralanmasına sebep oldu. Ağaçları kökünden söken arabaların ezilmesine sebep olan fırtına Henan bölgesindeki bir çok binayı da oturulamaz hale getirdi. Bir ay sonra Avrupa'yı allak bullak eden bir sel fırtınası başladı adı bilim adamlarınca "Yüzyılın Sel'i" olarak anıldı.Yaklaşık üç hafta boyunca dinmeyen yağmurlar Londra metrosunu sel altında bıraktı, İtalya'daki şarap bağlarını ve Rusya'nın güneyindeki turizm bölgelerini de önüne katıp yok etti.108 kişi öldü ve binlerce insan yaşadıkları yerleri tahliye etmek zorunda kaldı. Kasım ayında Montreal'deki çekimler başladıktan sadece üç gün sonra Amerika'da inanılmaz güçlü bir kasırga paniği başladı. Bir günde toplam 75 kasırga ortaya çıktı ve 36 kişinin ölümüne ve 13 eyalette yıkıma yol açtı. Bütün bunlara ek olarak Monteral tarihindeki en soğuk rüzgarlarla başbaşa kaldı ve ekip 4 ay gündüz eksi 25 derece ısıda çalışmak zorunda kaldı. En önemli olay ise 2002 Mart ayında Larsen B buz kütlesi Antartika'da bağlı olduğu büyük buzuldan koparak ayrıldı. Bu olay olmadan yalnızca bir kaç hafta önce Emmerich ve Nachmanoff senaryo'da bu olayı tarif ediyorlardı. Artık yazdığımız senaryo hakkında espriler yapmaya başlamış ve en iyisi bir belgesel çekelim demeye başlamıştık, diyor Emmerich. Gerçek hayatta tüm bu olaylar meydana gelirken filmin çekimlerini ve senaryosunu hazırlayan Emmerich, Gordon ve Nachmanoff THE DAY AFTER TOMORROW'un kesinlikle gerçeklerden yola çıkması gerektiğine karar vermişlerdi. Her felaket filminde seyirciyi kendisine çekecek ve olayların içinde hissettirecek bir gerçek payı olması gerekir diye düşünüyorduk, diyor Emmerich. Bu filmde bizim herhangi bir araştırma yapmamıza gerek yoktu. Çünkü dünya bize karakterlerin gerçek olması için gereken inanılırlığı ne yazık ki kendi elleriyle sunuyor ve global ısınma her geçen gün daha büyük bir tehlike olarak karşımıza dikiliyordu. " Bir başka önemli gelişme ise Pentagon'un iklimsel değişim ve global ısınma ile ilgili Şubat 2004'te yaptığı genel açıklama oldu. Raporda ve açıklamada gezegenin ciddi tehdit altında olduğu ve ani bir değişim geçirebileceği belirtiliyordu. Hikaye her ne kadar bilim kurgusal olsa da ne yazık ki THE DAY AFTER TOMORROW'un kurgusal bir yanı olmadığı açıkça görünüyordu. İklim değişimi. Buzulların erimesi . Buz devri. Dennis Quaid'e göre bu kelimeler Montreal'in içinde ve dışında 2002-2003 kışı boyunca yapılan 5 aylık film çekimlerini anlatıyor Soğuk heryerdeydi, diyor filmde iklimbilimci Jack Hall'u canlandıran oyuncu Quaid. Setin içi soğuktu, dışı soğuktu, gündüz soğuktu gece ise çok daha soğuk. Kasım ayından Nisan'a kadar Montreal'deydik ve şehir görüp göreceği en soğuk kışı yaşıyordu. Üstelik biz bvir felaketi anlatan filmimizde dünyanın yeni bir Buz Devri'nin eşiğinde olduğunu anlatıyorduk. Bundan kaçış yoktu. Burada isanları yüzlerinden değil parkalarının renginden tanımayı öğreniyorduk. " Karşı koyma bu film ve çekimleri için az gelecek bir sıfat olur , diyor Quaid, Bu daha çok hayatta kalma mücadelesi idi. Hayatta kalma mücadelesini anlatan bir film çekerken hayatta kalma mücadelesi veriyorduk. Bir çok filmde özel efektlerde rol aldım. Ama hiç biri bu kadar büyük boyutta ve bu kadar gerçek değildi. Oyuncuların başa çıkması gereken zorlukların çeşidi inanılır gibi değildi. Polar kıyafetlerimiz dört beş kat üst üste giyinilmiş, düşünebileceğiniz en kalın botlar ayaklarımızda, üzerimize dev rüzgar makinaları ile saatte 80 mil hızla kar püskürtülüyordu. Püskürtülen malzeme ağzınızdan içeri giriyor ciğerlerinize doluyor ve sadece nefes alabilmeye ve gözlerinizi açık tutmaya çalışıyorsunuz." Benim böyle bir filmde ilk tecrübem, ve beni bir çok sürprizin beklediğinin farkındayım, diyor Gyllenhaal. Eğer böyle bir filmde rol alacaksan Roland Emmerich bu iş için tek isimdir diye düşünüyordum. O bu tarz filmlerin dahi adamıdır ve düşmanı doğa olan bir kahramanın ne türlü bir canavara karşı savaştığını ondan daha iyi kimse bilemez. Gyllenhaal, Emmy Rossum, Arjay Smith ve Austin Nichols'un rol aldıkları New York City seli sahnesi Montrealde Alstom tren tamirat bölgesinde kurulan dev bir tankın içinde çekilmiş. İki hafta boyunca oyuncular ve yüzlerce figüran devamlı yağdırılan yağmur ve Manhattan sokaklarında yüksekliği 4 feeti bulan sel ile çekim yapmışlar. İki hafta boyunca günde 12 saat ıslak yün giyeceklerle suda aerobik yapıyor gibiydik, diyor Rossum Düşünsenize 4 feet yükseklikteki suyun içinde sokaklarda ileri geri koşuyor, kütüphanenin merdivenlerinde bir aşağı bir yukarı inip çıkıyor, bazen çok sıcak bazen çok soğuk bir ortamda , çoğu zaman titreyerek ve çenelerimiz birbirine vurarak ve sıklıkla suyun dibinde dalarak 2 haftalık bir çekimi tamamladık. Hayatımda yaşadığım ve yaşayabileceğim en ilginç deneyimdi. Filmin belki de en cesaret kırıcı ve zorlayıcı parçası Roland Emmerich'in vizyonuna yakışır yapım tasarımını gerçekleştirmek, Barry Chusid'e, görsel efektlerin danışmanlığı Karen Goulekas'a ve Oscar Ödüllü -özel efekt sorumlusu Neil Corbould'a düşmüş. Bu filmde Tokyo'da dolu fırtınası, Hawaii'de kasırga, Los Angeles'ta tornadolar, Manhattan'da sel ve doğu kıyısında yoğun bir buz devri canlandırılacaktı Film boyunca İskoçya, Meksika, Yeni Delhi, ve diğer ülkeler de vardı. 15 000 metrekare bir alanda kurulan seti Yeni Delhi'den Manhattan'a kadar heryeri küçük bir helikopter ile gezmek mümkündü. Los Angeles, New York ve Washington, D.C.'de yapılan çekimler tamamlandıktan sonra Kasım 2002'de filmin ana çekimleri için set Montreal'e taşınmış.Chusid ve ekibi Montreal'de kurdukları Yeni Delhi'de pazar setini birebir kullanarak görüntülemek için Hindistandan araba ithal etmişler. Kostüm tasarımcı Renee April 1,000 figüranın Hint kıyafetleri içinde bu çekimi tamamlamasını sağlamış.Tokyo'daki dolu fırtınası sırasında büyüklükleri greyfurttan bowling topuna kadar farklılık gösteren buzların yapımı yüzlerce blok buzun istenilen şekle ve büyüklüğe göre kesilmesi ile yapılmış. Kasırga sahnesini Kona'da kurulan sette dev rüzgar makineleri ile yaratılan rüzgar ve yağmur ile gerçekleştirilmiş. Filmin en büyük teknik ve görsel efekt sahnelerinden biri olan Manhattan'daki sel baskını NewYork sokaklarının bir tank içinde tekrar inşa edilmesi ile başlamış. Bu dev tankta kurulan şehrin sokakları su geçirmez bir yalıtım maddesi ile kaplanmış. Daha sonra birebir büyüklükteki bu sokaklara 3,5 foot yüksekliğinde bariyerlerle çevrilerek toplam 250,000 galon su ile doldurulmuş. Yaklaşık aynı büyüklükteki bir başka tanka ise şehre devamlı su hareketi sağlayabilmek için 150 000 galon su doldurularak devri daim makinelerine bağlanmış. Dakikada 5000 galon su pompalayan makineler ve 4 büyük yağmur makinesi ile sel ile boğuşmaya hazır oyuncuları ile şehir filme hazır hale gelmiş.