Unfaithful / Sadakatsiz
Unfaithful / Sadakatsiz
Tür:Dram
Yıl:2002
Açıklama:Amerikan rüyasını yaşayan, 30'unu henüz geçmiş ve her istediğine ulaşmış kaç evli çift vardır? Edward ve Connie Sumner işte bu çiftlerden biridir. Sekiz yaşındaki oğulları , köpekleri, evdeki yardımcıları ile NewYork'un banliyösünde imrenilecek bir yaşamları vardı. Ama hiç bir hayat meydan okuma olmaksızın süremezdi...
Bu mutlu evlilik, zenginliğin getirdiği rutinle gölgelenmiş olarak, Connie'nin Soho sokağında bir yabancıyla kaçınılmaz karşılaşmasının kurbanı olacaktı. Bu, O'nu gizem, cazibe ve riskle vuran bir arzuydu ve O'nu daha sonraları bir saplantı haline gelecek bir ilişkiye sürükleyecekti. Edward masumane bir şekilde karısının kendisine yalan söylediğini öğrendiğinde, aldatılma şüphesi ile çılgına döner. Bunu bilmek ona acı çektirmeye başlamıştır. Karısının aşığı ile yüzyüze gelmek ister. Fakat içindeki intikam ve kıskançlık hissinin ne kadar güçlü olduğunu ancak yüzyüze geldiklerinde anlayacaktır.
Suç ve öfke ile yaralanmış bir evlilik sizce tamir olabilir mi?
Yönetmen Adrian Lyne tutku ve acının insan kimliğini nasıl değiştirdiğini anlatan filmi Unfaithful'da, suçun vücud dili "olarak nitelendirdiği aldatmak ve aldatılmayı irdeliyor. Başrollerini Richard Gere, Diane Lane ve Olivier Martinez'in paylaştıkları filmde yapımcılığı Lyne ve G. Mac Brown, senaryoyu ise Alvin Sargent ve William Broyles, Jr üstleniyorlar.
Lyne bugüne kadar yönettiği filmler ile sinemanın diğer yönetmenlerinden farklı bir dili ve tarzı olduğunu sayısız kez ispatlamıştır. Foxes, Jacobs Ladder, Flashdance, 9 1/2 Weeks, Fatal Attraction, Indecent Proposal ve Lolita dünyada ses getiren Lyne tarzının en önemli filmleridir. Unfaithful da diğer filmleri gibi Lyneın insan ilişkilerinde tehlikenin ve yoğunluğun yeni safhalarının araştırması olarak ortaya çıkmış. Richard Gere, Diane Lane, ve Fransız oyuncu Olivier Martinez (Amerikan seyircisi tarafından The Horseman on the Roof ve The Chambermaid on the Titanic, Before Night Falls gibi yapımları ile tanınmaktadır)'ın yarattığı üçgen Lyne'nın şüpheli ve huzursuz edici bakış açısını doğruluyor. Lyne bunu şöyle açıklıyor; ıçimizdeki suçluyu ve suçları yüzlerimizdeki maske ile gölgeliyoruz. Bu maskeyi kaldırdığımızda nedense rahatsız oluyoruz oysa bunlar gerçek yüzlerimiz.
Unfaithful Adrian Lyne'ın yıllardır üzerinde çalıştığı bir projeydi. 1968 yılına ait La Femme Infidèle, filminin Fransa'nın yeni akım yönetmenlerinden Claude Chabrol tarafından çekilmesi ile başlayan süreç yönetmenin en sevdiği film olmasından dolayı günümüze taşınmış. "Bir Hitchcock eserindeki gerilimi aldatıldığını anlayan bir kocanın beynine taşırsanız karşınıza çıkacak manzara işte bu filmdeki gibi olur diye düşünmüştüm. Bu fikir filmi ilk seyrettiğimden beri çok hoşuma gitmiişti.Ve içinden çok az şey eksilterek filmin ana temasını oluşturdum. Lyne yaptığı filmlerde her zaman ilişkilerdeki duygusal yönü de çok güçlü bir şekilde yansıtmıştır. Karşılıklı güvenin krize girdiği ve ihanetle gölgelendiği bu ilişki için yönetmen şunları söylüyor: "Suç ve seks bu filmde birbirlerini tamamlayan iki öge . Bence herkesin bir kırılma noktası vardır. ışte o noktaya geldiğimizde kendi sınırlarımızı aşarız. Bizi bu sınıra götürecek ne olabilir diye düşünmeli. Ben ihanet ve şüphenin detayları ile çok ilgileniyorum. Bu filmde seyirciler ihanettense , cinayeti bile belki de çok daha kolay affedebileceklerini düşünecekler. ınsan doğasına aykırı olmasına rağmen!
Richard Gere senaryoyu ilk okuduğunda etkisinden uzun süre kurtulamamış. Mükemmel bir hikaye örgüsü vardı ve aynı zamanda benim açımdan sadece ilginç değil, rahatsız ediciydi de. Diye açıklıyor. Bir projede sizi iteleyen içinizi kemiren bir gizem yoksa o projeye başlamınızda bir anlam yoktur. Dolayısı ile elinizden geleni yapmanız için gerekli enerjiyi de bulamazsınız. Bizi bir anda vahşi bir yaratık kılan da işte bu içimizdeki dürtülerdir. Beni en çok etkileyen de insanların birbirlerini bu kadar az tanıyabilmiş olmalarıdır. Hikayede benim de sevdiğim ve seyircinin de ilgileneceğini düşündüğüm kısım ise anlatılan insanların aslında her birimiz gibi birer iç yüzünün olması. ıhanetler, yadırgamalar ve buna benzer tüm duygular ve hareketler için bir sebebe ihtiyacımız yok aslında. Sebeb kendimiziz. Ve bu filme baktığımızda belki de aynada kendimizi göreceğiz ve bundan rahatsız olacağız.
Gere, canlandırdığı roldeki Edward Sumner'ı oldukça normal bir insan olarak nitelendiriyor. Bu kadar normal olmak oldukça zor. Değişik ve garip bir insanı oynamak çok daha kolay. Edward Sumner bugüne kadar canlandırdığım özelliği olan herkesin ilgisini çeken erkeklerden biri değil. Adrian devamlı bana Richard hayır! Bu oynadığın eski Richard. Ben yeni Richard'ı istiyorum.' deyip duruyordu. "Ben oyuna dahil olan değil dışarıdan izleyen yaradılışta bir erkek istiyorum." Richard'ı Robert Altman'ın Dr. T and the Women filminde izlediğimde bana oyunculuk kariyerinde belli bir düzeye geldiğini ispatlamıştı. Daha önce başka oyuncularda görmediğim bir dinginlik ve duyarlıllığa sahipti. Onun açısındandüşündüğümde Gere gibi bir oyuncuyu gerçek hayatta bu filmde giyindiği kıyafetlerle giydirip bir akşam eve döndüğü zaman karısı tarafından sevgiyle karşılanıp kulağına şu sözlerin fısıldandığını düşündüm. "Senin herhangi bir erkekten hiç bir farkın yok." Tüyle ürperticiydi. Bu filmde kesinlikle o oynamalıydı. Ama bizi zorlayacak bir çok öge vardı. Onun herşeyini yeniden gözden geçirdik . Yürüyüşünü bile... Bu filmde Gere'ın 20 yıl önce oynadığı karakteri ise Oliver Martinez canlandırıyordu."
Ne olursa olsun Gere kariyerinin ilk yıllarında yerleştirdiği yakışıklı snob rolünü bu kez Genç Fransız oyuncu Martinez bir kitap satıcısı olarak canlandırıyor. Filmdeki Paul karakteri o an için yaşayan kadınların ilgisini çeken yakışıklı erkektir. Martinez canlandırdığı rol için şunları söylüyor; Paul bana göre olayda suçsuz olandı.Neler olabileceğini asla bilemezdi ve geleceğini kontrol etme şansı yoktu. Yaşadıkları ilişki üçgeni benim çok ilgimi çekti. O koca bir çocuk gibi... Tamamen özgür biri biraz fazla özgür...Olayları ve insanları istediği gibi yönlendirmiyor, sadece oynaması gereken oyunu oynuyordu. Seyirci onun tam olarak kim olduğunu bilmiyor; kesinlikle gizemli bir yabancı. Çok karmaşık ve zor bir karakter değil.Ve kesinlikle daha önce canlandırdığım karakterlerden çok farklı.
Martinez için bu rol tam anlamıyla bir kendini gösterme fırsatı olmuş. Öncelikle ıngilizce konuştğum bir rol ilk defa yaşadığım bir denyimdi. Ve seks sahneleri de öyle... Ama sonuçta bu bir filmdi ve herşey aslında sahteydi. Tıpkı aslında hiç kimsenin dövülmediği ya da öldürülmediği dövüş sahneleri gibi. ılk kez bu kadar açık seçik aşk sahnelerinde rol alıyordum. Ve en çok hoşlandığım şey de bu değildi elbette ki... En başta ben kişilik olarak utangaç biriyim. Benim için oldukça zordu bu tarzda sahneleri canlandırmak. Kendimi unutup karaktere tamamen odaklanmam gerekiyordu. Ama herkes bana karşı çok iyiydi. En azından hepimiz aynı amaç için uğraşıyorduk. Adrian ve Diane bu konuda oldukça rahattı. Tek telaş eden bendim." Her ne kadar yönetmen Lyne filmdeki Paul karakteri için başlangıçta Fransız olmasını düşünmediyse de Olivier Martinez'i The Horseman on the Roof, filminde izledikten sonra bu rol için biçilmiş kaftan olduğunu düşünmüş. Bu rolde oldukça hoştu. Harika bir espri anlayışı vardı ve Fransız aksanı ile konuşuyor olması filme başka bir tat katıyordu. Hepsinden daha doğal olanı ise bir Fransızı, ıtalyanı ya da Latin kökenli birini mimikleri ile izlediğinizde konuşmadan çok fazla keyif almanızdı. Bu filmde Connie'nin nasıl böyle bir aşka düştüğünü çok açık anlatıyordu. O kadar etkileyici ve özeldi ki...Ve bunu çok doğal olarak sağlayabiliyordu." Mutlu bir evliliği olan ve bir çocuk sahibi bir kadının böyle bir aşk serüvenine girmesi bence korkunç bir şey. Ama Olivier Martinez ile sokakta Connie'nin karşılaştığı gibi karşılaşan aynı durumdaki her kadın her ne kadar arkadaşlarına itiraf etmese de onun neden bu adamla üst kata çıktığını anlayacaktır. Diyor Diane Lane.
Yönetmen Lyne'ın Diane Lane'i bu rol için seçmesinin sebebi başarılı bir çok filminin yanında Tony Goldwynin A Walk on the Moon filmindeki muhteşem performansı idi. Harika bir filmdi, diyor Lyne, Ve Diane filmde çok sempatikti . Ve nce Connie'nin çocuğu ve iyi bir evliliği olmasına karşın kötü bir yazgısı vardı. O çok hoş bir kadındı ve çok da iyi bir oyuncuydu. şöyle bir düşündüğünüzde çok az sayıda iyi ve güzel oyuncunun yaradılıştan gelen sert yapısı yoktur. Lane' de onlardan biriydi. Diane seksi ve hoş bir kadındı...Ve sahip olduğu olumlu yön yüzünden belli oluyordu. Bu da filmde onun aslında doğru olanı yapmaya çalışan fakat başaramayan biri olarak görmemizi kolaylaşıtıryordu.
Richard Gere ve Diane Lane için Unfaithful mutlu bir yeniden birlikte çalıma fırsatıdır. Daha önce Lane henüz bir genç kızken Francis Ford Coppolanın The Cotton Club filminde bir araya gelmişlerdi. Onunla çalışmaya can atıyordum. diyor Gere. Onu çok beğeniyordum ve hala da çok beğeniyorum. Çok güzel bir kadın ve harika bir oyuncu. Bence birbirimizi daha önceden tanıyor olmamız bu filmde ve canlandırdığımız ilişki de bize çok büyük kolaylık sağladı. Sanki uzun yıllarını birlikte geçirmiş insanlar gibi rahat ve normal hareket edebiliyorduk. Bu bir oyuncu için bulunmaz nimettir.
Filmin çekimlerinin büyük kısmı Manhattan ve Westchester County'de tamamlanmış. Yönetmen Lyne çekim öncesi ve sırasında kosrtüm tasarımcısı olan Ellen Mirojnick ve yapım tasarımcısı Brian Morris ile birlikte çalışmış. Lyne genellikle filmin gerçekçi görüntülere sahip olmasından yana bir yönetmen olduğundan filmi senaryoda geçen yerlerde çekmeye dikkat etmiş. Ayrıca tüm Lyne filmlerinde olduğu gibi bu filmde de renklerin özel kullanımlarına dikkat etmek gerekiyor.Örneğin kırmızı renk film boyunca yalnızca bir sahnede kullanılmış. Filmdeki renk seçimleri genellikle yumuşatılarak filmin ruhsal durumuna uygun hale getirildi." diyor Morris Kontrast yaratabilmek için Edwardın evi Manhattan'ın en iyi dükkanlarından alınan objelerle dekore edilmiş. Filmi izlerken seyircinin herhangi bir obje karşısında şaşırmaması sağlanmış. Her şeyin bir yeri var evin tümü ve oyuncuların giysileri bir bütünlük oluşturuyor. Bu da Edwardın yaşama başık açısını ve güven ihtiyacını ve aynı zamanda Connienin kendisini huzursuz hissetmesini de anlaşılır kılıyor. Paul'e karşı hissettiklerinin bir yanılsama olmadığını sürprizler istediğini ve bunu Paul'ün karakterinde değil yaşamında bulduğunu da açıklamış oluyor yönetmen diğer yandan."
Unfaithful daha çok bir New York filmi; film boyunca New York'daki bir çok tanınmış mekan kullanılmış.The Strand Bookstore, Village East Cinema, Grand Central Station, Chelsea ve Soho'daki bar ve lokantalar, Wall Street, Tribeca. Lyneın diğer filmleri olan Fatal Attraction ve Jacobs Ladder gibi bu filmde de New York canlı, seksi hayat dolu bir şehir ve her yerinde varlığından haberdar olmayanlar için farklı bir tehlike gizliyor.